—————————————————-
Anka Novel
[Çevirmen: Kül]
[Prova Okuyucu: Kül]
—————————————————-
Bölüm 27: Tsundere Kötü Adam
“Bu kimdi? Sakın onu tanımadığını söyleme, çünkü arayan seni kesinlikle tanıyordu.”
Amelia elini tutup onu uzaklaştırdı.
Arayan onları bulmadan önce oradan ayrılmaları gerekiyordu.
Neo, sorusunu geçiştirmek zorunda kaldı.
Arayanın kim olduğunu kendisi de bilmiyordu.
“Annenle iletişime geçebilir misin? Onun yardımına ihtiyacımız olabilir.”
“Yapamam. Sürekli sizinle kaldığım için ona akıllı telefon almaya fırsatım olmadı.”
Bir taksi bulmaları birkaç dakika sürdü.
Taksi şoförüne hızlı tren istasyonuna gitmelerini söylediler.
Oradan Akademi’ye en yakın istasyon için bilet aldılar.
Neo nedenini bilmiyordu ama terliyordu.
Sanki vücudu arayanın sesini tanıyıp ondan korkuyormuş gibi geliyordu.
Hızlı trenden iner inmez bir terslik olduğunu anladılar.
“Savaşmaya hazır ol.”
“Biliyorum.”
İstasyon bomboştu.
Trendeki insanların inmeleri engelleniyordu.
“Kim bu? Gün ortasında bütün bir istasyonu tahliye edecek gücü kimde var?” diye düşündü Neo.
Beklediler.
Ama hiçbir şey olmadı.
“Ne yapmalıyız?“ diye sordu Amelia.
“Beklemek bir şeyi değiştirmez. İstasyon’dan çıkmaya çalışalım,” dedi Neo.
Yürürken, görevlilerin de ortada olmadığını fark ettiler.
İstasyon hayalet kasaba gibiydi.
Aniden Neo bir varlık hissetti.
Amelia’ya istasyonun girişindeki adama doğru işaret etti.
Adam sarışındı ve sağ gözünden çenesine kadar uzanan bir yara izi vardı.
Son derece yakışıklıydı.
Siyah bir takım elbise giymişti ve sigara içiyordu.
“İki dakika geç kaldınız. Az önce iki milyonumu boşa harcadığınızı anlıyor musunuz?” dedi adam.
Ses, arayan kişinin sesine benziyordu.
Neo, adamın kimliğini yara izinden tanıdı.
“Önce Elizabeth, şimdi de o mu? Neden bu tür insanlarla uğraşıyorum?” diye endişeyle düşündü.
“Arabaya bin.”
Adam sigarayı attıktan sonra girişin önündeki arabaya bindi.
Amelia yayını kaldırdı.
“Savaşmalıyız. Güçlü görünmüyor, o yüzden…”
“Hayır, onu dinleyelim.”
Neo boğazını temizleyerek söyledi.
Adam, Henry Hargraves, Elizabeth kadar tehlikeliydi, belki de daha da fazla.
Hmm?
Henry… Hargraves?
Neo Hargraves’in kardeşi mi?
“Kardeşim?“ Neo dikkatlice sordu.
Henry camı indirdi ve ona sert bir bakış attı.
“Ne? Hafızan mı geri geldi?” Henry alaycı bir şekilde sordu ve bir sigara daha açtı.
Amelia, onun Neo’nun kardeşi olduğunu öğrenince gözle görülür şekilde rahatladı.
Neo’nun onu tanımıyor gibi davranmasının nedenini sormak istedi, ama Neo’nun ifadesinden, aralarında bir husumet olduğunu hissetti ve sessiz kaldı.
“Arabaya binelim mi?” diye sordu.
“Evet.”
Amelia ve Neo arka koltuğa oturdular, Henry arabayı sürdü.
Araba, kalabalık yolda onlarca dakika ilerledi.
Amelia bir terslik olduğunu hissettiği anda, kırmızı ışıkta durdular ve Henry aynaya baktı.
“Denizkızı Ülkesine gittin mi?”
“Evet.”
“Tch, açlıktan ölüyorsun, pislik. Bir şey yedin mi, yemedin dimi?” Henry bir nefes sigara içti. ”O kaltığın kızı neden seninle birlikte?”
Amelia, biri annesine hakaret ettiğinde tepki gösterdi.
Ama Neo elini onun elinin üzerine koyarak onu durdurdu.
“Kıpırdama. Lütfen kıpırdama,” Neo gözleriyle ona söylemeye çalıştı.
Henry ve Elizabeth’in arasında kan davası vardı.
Elizabeth’i kendi elleriyle öldüremediği için Amelia’dan nefret ediyordu.
Henry romanda asi olduktan sonra öldürdüğü ilk kişi Amelia’ydı.
Henry konuşmaya devam etti.
“Neyse, neden Denizkızı Ülkesine gittin?”
“…Kraliçeyi iyileştirmek için.”
Yalan söylemenin bir anlamı yoktu.
Henry, bağlantıları sayesinde bu bilgiyi kolayca bulabilirdi.
“Siktiğimin gerizekalısı, her zamanki gibi sorumluluğu inkar etmeye çalışmayacak mısın?”
Henry sigara izmaritini pencereden attı ve paketinden bir tane daha çıkardı.
Bir nefes çekti.
“Siktir. Senin yüzünden uyuyamadım bile, pislik.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Hahahaha, şunun kafasına bak. Cidden ne olduğunu bilmiyor musun?”
Henry, Neo’nun kaşlarını çatmış ve Amelia’nın şaşkın ifadesini gördü.
“Gerçekten bilmiyor musun? Vay canına, siktir.”
Arabanın ayak boşluğundan bir gazete çıkardı ve Neo’ya fırlattı.
Neo manşetleri okudu.
“O siktiğimin balıkları, o orospunun ölümünde parmağın olduğunu ve kızını kaçırdığını söylüyorlar.
Tebrikler, pislik, artık uluslararası aranan bir suçlusun. Üst düzey Tapınak Şövalyeleri peşinde.”
“Ne!? Bu yalan! O yanlış bir şey yapmadı! Bizi kurtaran oydu… Ah!”
Neo, Amelia Elizabeth’in hayatta olduğunu söylemeden önce elini sıktı.
Amelia ona şaşkın gözlerle baktı.
Neo başını salladı ve Henry’ye baktı.
“Umarım sorunu halletmişsindir?”
“Tabii ki, o lanet olasıcaların benim küçük kardeşimden zarar vermesine izin vermem.”
Kırmızı ışık yeşile döndü.
Henry konuşmayı kesip sürüşe odaklandı.
“Kardeşin kim?” Amelia fısıldadı. ‘O yüce bir yarı tanrı mı? Nasıl kıdemli şövalyeleri durdurup sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşabilir?”
“Hayır, o normal bir insan.”
Daha basit bir ifadeyle, Henry Tanrı Kanını uyandıramamıştı.
“O zaman nasıl…?’ Amelia sordu.
“O zengin. Çok zengin.”
Amelia ağzını kapattı ve kulaklarına inanamıyormuş gibi ona baktı.
Ancak yalan söylemiyordu.
Zenginlik, gücün başka bir biçimiydi.
Araba lüks bir restoranın önünde durdu.
Henry indi.
“Sürtük, çık dışarı. Senin gibi aç bir balığı görmekten bıktım. Seni patlayana kadar tıka basa dolduracağız.”
Amelia ve Neo, Henry’yi restorana takip ederken, Amelia ona doğru eğildi ve fısıldadı.
“Davranışlarına rağmen seni seviyor, değil mi?”
Kıkırdadı.
“Onun gibi insanlara ne dediklerini biliyorum. Tsundere.”
Neo, kardeşine olan izleniminin düzeldiğini fark edince yutkundu.
Henry kardeşini gerçekten seviyordu.
Romanın başında Henry’nin kardeşi gizemli bir şekilde ölünce, Henry kardeşinin Akademi’nin sıralama yarışmasında öldüğünü düşünmüş ve Akademi’ye karşı çıkmıştı.
Daha sonraki aşamalarda Henry, kıtanın yarısını yerle bir etti ve karakterlerin ve harem üyelerinin çoğunu öldürdü.
Henry tüm bunları kardeşinin intikamını almak için yaptı.
Ve…
Neo onun kardeşi değildi.
“Kardeşinin bedenini ele geçirdiğimi öğrenirse, işim bitti.”
—————————————————-
Anka Novel
[Çevirmen: Kül]
[Prova Okuyucu: Kül]
—————————————————-
Yorum
Duygularını ifade et
0 İfade