—————————————————-
Anka Novel
[Çevirmen: Kül]
[Prova Okuyucu: Kül]
—————————————————-
Bölüm 18: Çirkin Ördek Yavrusu (1)
Tak, tak.
Hafifçe vurulduktan sonra kapı açıldı ve tanıdık bir yüz içeri baktı.
“Ne? Sen misin?”
Fran her zamanki neşeli ifadesiyle ona içeri girmesini işaret etti.
“İçeri gelsene. Şimdi düşündüm de, muhtemelen ilk kez beni görmeye geliyorsun, değil mi?”
“…”
Düzenli odadaki yatağın üzerinde deri bir bavul açık bir şekilde duruyordu.
Fran, katlanmış giysilerini düzgünce içine yerleştirirken hafifçe kıkırdadı.
“Oh, bu mu? Artık ailemin yanına dönüyorum.”
“Duydum. Görünüşe göre oldukça prestijli bir aileden geliyorsunuz.”
“Haha, öğrendin. Hafızanı kaybetmek bunu biraz daha kolaylaştırdı.”
Fran garip bir şekilde başının arkasını kaşıyarak başını salladı.
“Sihirli Kule’deki hayat eğlenceliydi ama artık evime dönme vaktim geldi.”
“Ticaret işini öğrenmek için mi?”
“Bildiğiniz gibi, iyi bir gözüm var. Ticaret işine yardım edeceğim ve… ayrıca evleneceğim.”
“Evlilik mi?”
Oscar meraklı bir ifadeyle sordu.
“Aklınızda biri var mı?”
“…Evet, akıllarında biri var.”
Fran acı bir gülümsemeyle mırıldandı.
“Onun iyi bir insan olduğunu söylüyorlar. Ayrıca, ailesi nüfuzlu ve bizimkine çeşitli şekillerde yardımcı olabilir.”
“‘Görücü usulü evlilik demek için çok uzun zaman harcıyorsun.”
Oscar kanepeye çöktü ve sordu.
“Bu senin için sorun olur mu?”
“Onun güzel, nazik ve iyi bir aileden geldiğini söylüyorlar. Sevilmeyecek nesi var?”
“Evlilikten bahsetmiyorum. Büyüden vazgeçmeyi kabul edip etmeyeceğini soruyorum.”
“……”
Eşyalarını toplarken Fran’ın meşgul elleri aniden durdu.
Boş gözlerle bavuluna bakarken, uzun bir aradan sonra nihayet konuştu.
“Hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Ama hayatta her zaman istediğinizi yapamazsınız.”
“Çoğu insan yapamaz ama sizinki gibi büyük bir aileden gelen biri muhtemelen yapabilir.”
“…İşte tam da bu yüzden yapamam.”
Fran acı bir gülümsemeyle başını salladı.
“Çoğu insanın hayal bile edemeyeceği ayrıcalıkların ve deneyimlerin tadını çıkararak büyüdüm. Ama geri vermeden almaya devam edemem. Üzerime düşeni yapmaya başlamalıyım.”
“Ticaret aileleri böyle mi çalışıyor? Aile içinde bile her şeyin hesabı sıkı sıkıya tutuluyor mu?”
“Açıkçası ben bu şekilde olmasını tercih ederim. Her şeyi tek taraflı almak beni de rahatsız ediyor.”
Oscar bu duyguyu anladığını hissetti.
Birisi size sebepsiz yere nezaket gösterdiğinde, bir gün bunu geri ödemeniz gerekeceğini bildiğiniz için genellikle kendinizi huzursuz ve yük altında hissedersiniz.
Ailenin farklı olacağını düşünürsünüz, ancak her zaman öyle görünmüyor.
“Ama bu borcu sadece ticaretle mi ödemek zorundasın? Bir büyücü olarak başarılı olabilir ve borcunu bu şekilde ödeyebilirsin.”
“…Keşke yapabilsem.”
Herkesin büyük planları vardır.
Sadece bu planların gerçekten başarılı olma ihtimali genellikle düşüktür.
“Eskiden çok özel bir insan olduğumu düşünürdüm. Ama buraya gelince öyle olmadığımı anladım.”
Bu yaygın bir hikaye.
Olağanüstü olduğunu düşünen bir çocuk sonunda gerçeğe uyanıyor.
Fran hafifçe döndü ve Oscar’a baktı.
“Burayı bu kadar çok seven birine bunu söylediğim için üzgünüm ama dürüst olmak gerekirse Beyaz Kule’yi seçtim çünkü en kolay seçenek gibi görünüyordu. En azından burada yılanın başı olabileceğimi düşündüm.”
Her ne kadar gözden düşmüş olsa da Beyaz Kule hâlâ dört büyük Sihirli Kuleden biriydi.
Eğer Beyaz Kule’nin temsili bir büyücüsü olabilirse, ailesine söyleyecek çok şeyi olacaktı.
“Ama ben de burada başarılı olamadım. Sanırım yeteneğim sadece bu kadardı.”
“…Fran Sirius.”
“Ne? Devam et, istersen bana hakaret et.”
Ses tonundan artık umurunda olmadığı anlaşılıyordu.
Oscar, sahibinin titiz doğasını yansıtan iyi düzenlenmiş odaya baktı ve arkasını döndü.
“Yeteneğin var.”
“Teşekkür ederim. Gitmeden önce bunu bir dahiden duymak güzel.”
“Ben ciddiyim. Dikkatle dinleyin.”
Oscar ona her zamankinden daha ciddi bir ifadeyle baktı.
“Denemek ister misin? Yılanın başı olmak.”
“…Az önce söylediğim hiçbir şeyi dinlemedin mi? İstesem bile bunu yapamam.”
“Bu yüzden o kısımda yardımcı olmayı teklif ediyorum…”
Tak, tak.
O anda, bir kapı sesi konuşmalarını böldü ve ikisi de başlarını çevirdi.
Kimse gir dememesine rağmen kapı açıldı ve biri içeri girdi.
Yanağının bir tarafı çukurlaşmış, soğuk ve keskin bir izlenim veren bir adamdı.
“Bu oda pek etkileyici değil.”
Adam kuru bir bakışla odayı süzdükten sonra elleri arkasında Fran’a doğru yürüdü.
“Zaten yeterince meşgulüm, bir de senin yüzünden bu kadar zahmete katlanıyorum.”
“…Kardeşim.”
Fran’ın sesi zorlukla duyulabilen bir fısıltıyla çıktı, omuzları kamburlaşmıştı.
Gözle görülür bir şekilde korkmuş görünüyordu ama adam buna alışmış ve umursamıyor gibiydi.
“Toplanman bittiyse aşağı gel. Aşağıda bekliyor olacağım.”
Sadece istediğini söyledikten sonra, adam odadan çıkmak için sertçe döndü.
“Ne kadar?”
Durakladı.
Fran’in kardeşi yavaşça bedenini geri çevirdi ve koltukta oturan Oscar’a baktı.
“…Peki sen kimsin?”
“Oscar Crucian. Bu adamın arkadaşı.”
“Ah, tedaviyi yapan büyücü.”
Adam başını sallayarak kendini resmen tanıttı.
“Benim adım Gran Sirius, Sirius ailesinin en büyük oğlu ve Sirius Ticaret Şirketi’nin başkan yardımcısıyım. Ben bu işe yaramazın kardeşiyim.”
Gran’ın bakışları keskinleşti.
“Şimdi, az önce ne sordun?”
“Fran’in kalmasının ne kadara mal olacağını sordum. Beyaz Kule’nin ona hâlâ ihtiyacı var.”
“Ne kadar küstahça. İmparatorluk yasalarına göre insan kaçakçılığının cezası ölümdür, istisnası yoktur.”
Gran, sıkıcı bir fıkra anlatıyormuş gibi kuru bir ifadeyle, şaşırmadan devam etti.
“Ayrıca, onu satmaya hiç niyetim yok. Sirius ailesinde doğdu, öncelikle ailenin kurallarına uymalı.”
Bakışları Fran’a kaydı.
“Daha da önemlisi, kendi fikrini bile söyleyemeyen aptal bir insanı ortalıkta bırakmak utanç verici.”
“……Haklısın kardeşim.”
Fran başını eğdi ve deri çantasını kapattı.
“Oscar, benim için öne çıktığın için minnettarım ama artık yeter.”
“Hayallerini yıktığım için üzgünüm ama bunu sadece Beyaz Kule ve kendim için yapıyorum.”
Bununla birlikte Oscar, Fran’ın yanından geçip Gran’a yaklaştı.
“Eğer bir tüccarsanız, size cazip gelebilecek bir teklifim var.”
“Anlaşma mı?”
Gran çenesini kibirli bir şekilde eğdi.
“Devam et, konuş.”
“Bu adamı iki yıl içinde Beyaz Kule’nin en iyi büyücülerinden biri haline getireceğim. Uzun vadede bu, Sirius ailesi için aile mesleğini öğrenmekten daha faydalı olacaktır.”
“İki yıl içinde Dört Büyük Kule’nin en iyi büyücüsü mü?”
Gran biraz meraklanmış görünerek sordu.
“Peki başarısız olursanız bedeli ne olacak?”
“Tüccarların en çok sevdiği şeyi sunacağım.”
Oscar parmaklarıyla bozuk para şekli yaptı.
“Eğer sözümü tutmazsam, Cadena Gribinin tedavi ve aşı satışlarından elde edilen tüm kârı önümüzdeki 50 yıl boyunca Sirius Ticaret Şirketine devredeceğim.”
—————————————————-
Anka Novel
[Çevirmen: Kül]
[Prova Okuyucu: Kül]
—————————————————-
“Hey, hey! Deli misin sen?”
Fran şok içinde sıçradı.
Tedaviyi yeniden başlatan kişi Oscar olmasına rağmen, bu onun karar verme yetkisinin ötesindeydi.
Gran da buna dikkat çekmişti.
“Böyle büyük bir anlaşmaya devam etmek için yetkiniz var mı?”
“Gerekirse, Kule Usta Yardımcısının tanık olarak hizmet etmesini sağlayabilirim.”
“……”
Gran başını sallamadan önce düşünceli bir şekilde çenesini okşadı.
“Hm. Risk-ödül oranı o kadar uygun ki neredeyse bir aldatmaca gibi geliyor. Ama önce size bir şey sormama izin verin.”
“Devam et.”
“Bu adamın tüm bu çabaya değeceğine inanıyor musun, yoksa bu sadece basit bir arkadaşlık meselesi mi?”
Çabalamaya değer, ha?
Oscar büyük bir ciddiyetle konuştu.
“…… Siz bunu gülünç bulabilirsiniz ama ben Beyaz Kule’nin prestijini beş yıl içinde yeniden zirveye çıkarmayı planlıyorum. Cadena Grip ilacı sadece açılış salvosuydu.”
“Hmm.”
Gran’ın ilgiyle baktığını gören Oscar, Fran’a baktı.
“Bu çabaya değip değmeyeceğini mi sordunuz?”
İki kez söylemeye gerek yok.
Oscar bu beceriksiz, genç büyücüde sınırsız bir potansiyel görüyordu.
“Öyle. Fran Sirius planladığım yeni Beyaz Kule için gerekli yeteneklerden biri.”
“…….”
Fran sertçe yutkundu.
Geçmişi nedeniyle, gençliğinden beri sayısız insan tipiyle tanışmıştı.
Çoğu ona art niyetle, sahte ve bencil davranarak yaklaştı.
Bu ilk kez oluyordu.
İlk kez biri ona Sirius Ticaret Şirketi’nin en küçük oğlu olarak değil, büyücü Fran Sirius olarak ihtiyaçları olduğunu söylüyordu.
“……Ne kadar saf.”
Gran hafifçe kıkırdadı.
“Bir tüccar olarak rakibimin hatasını görmezden gelemem. Ancak, bir şartım var.”
“Bir şart mı?”
Oscar çoktan tüm kartlarını açmıştı.
Herhangi bir tüccarın bu teklifi şüphesiz kabul edeceğini düşünüyordu.
“…… Teklifin zaten oldukça iyi olduğuna inanıyorum.”
“Katılıyorum, ama gözden kaçırdığınız bir şey var.”
Gran işaret parmağını uzattı.
“Üst düzey tüccarlar müşteri güvenine paradan daha fazla değer verir. Her zaman para kazanabilirsiniz, ancak güven o kadar kolay kazanılmaz.”
“Güven……?”
“Ben herkesle iş yapmam. Bu aynı zamanda müşterilerimin haysiyetiyle ilgili bir mesele. Bu nedenle, Sirius Ticaret Şirketi’nin Başkan Yardımcısı ile başa çıkabilecek kapasiteye sahip olduğunuzu kanıtlayın.”
“Bunu nasıl kanıtlayabilirim?”
“Eskortlarım arasında 5. Seviye bir şövalye var. Yarın öğlen ona karşı bir düelloda yeteneklerinizi gösterin, ben de anlaşmayı kabul edeyim.”
“……Sadece 2. Seviye bir büyücü olduğumu bile bile mi bunu söylüyorsun?”
“Oh, öyle mi? O zaman kılıç aurası kullanmamasını şart koşalım.”
“……..”
Oscar dudağını ısırdı.
Şu anki seviyesinde bile 5. Seviye bir şövalyeyle dövüşmek imkânsızdı.
Şövalye kılıç aurası kullanmasaydı bile sonuç aynı olurdu.
“Bu adam, Fran’dan vazgeçmeyeceğini söylüyor. Sırf Fran’ı elinde tutmak için astronomik bir meblağı reddetmek muhtemelen tek bir anlama geliyor. Evleneceği kişinin ailesi olağanüstü güçlü olmalı.
“Tamam o zaman, yarın görüşürüz.”
Gran odadan çıkarken Fran hemen konuştu.
“Oscar, şimdi ona geri dönelim ve bu işi bitirelim. Ben de seninle geleceğim.”
“……..”
“Neden bir şey söylemiyorsun? Sadece sana kızgın ve seni dövmek istiyor.”
“Bekle, bir saniye sessiz ol. Düşünüyorum.”
Onun sözünü kesen Oscar aniden Fran’ın etrafında dönerek onu yakından inceledi.
Bir süre sonra, bir sonuca varmış olarak kendi kendine başını salladı.
“Hmm. Bu işe yarayabilir.”
“Ne? Deli misin sen? Bir dahi bile olsan, bazı şeyler imkânsızdır! Sadece 2. Seviye bir büyücü olarak 5. Seviye bir şövalyeyle nasıl savaşmayı planlıyorsun? Ayrıca, bitki tarlasında aldığın yaralardan sonra vücudun tam olarak iyileşmedi.”
“Elbette, savaşırsam kaybederim. Yüz savaştan birini kazanabilirim.”
Sayısız savaş deneyimine sahip olsa bile, ezici bir güç karşısında bunların bir önemi olmazdı.
“Ama 4. Seviye bir büyücüyse, yapılabilir, değil mi?”
“……Sadece bir günde 4. Seviye bir büyücü olacağını mı söylüyorsun?”
“İmkânı yok. Ben bile bu kadar saçma bir şey yapamam. Ama bunun yerine…”
Oscar’ın tuhaf bakışları Fran’ın üzerinde sabitlendi.
“3. Seviyenin eşiğinde sıkışıp kalmış bir büyücünün 4. Seviyeye ilerlemesine yardımcı olmak mümkündür.”
“……Bir saniye bekle. Sen ciddi misin?”
“Fran Sirius.”
Gran Oscar’ın şövalyeyle kendi başına savaşması gerektiğini söylemedi.
Sadece düello sırasında yeteneklerini kanıtlaması gerekiyordu.
Oscar Fran’ın omuzlarını tuttu ve genişçe gülümsedi.
“Sen, bugün 4. Seviye bir büyücü olacaksın.”
“Ve sonra benim yerime savaşacaksın.”
—————————————————-
Anka Novel
[Çevirmen: Kül]
[Prova Okuyucu: Kül]
—————————————————-
Yorum